9 Ekim 2007 Salı

ESNEK ÇALIŞMA

AMAÇ

Esnek çalışma saatlerinin öğrenilmesi; işçi, işveren ve devlet üçlüsü arasında ne gibi iyileştirmeler ve geliştirmeler yapılabileceği, bu üçlünün çıkarlarını koruyacak ortak paydanın ne olabileceğini öğrenmek ve günümüzdeki esnek çalışma saatlerinin nasıl uygulandığını öğrenmek.

ÖNSÖZ

Esnek çalışma saatleri başta işçi olmak üzere işveren ve devlet için büyük önem taşımaktadır. İşçi açısında; rahat iş koşulları ve iş sahalarının genişlemesi dolayısıyla işçi çıkarına bir çalışma tipidir. İşveren açısından hızlı iş gücü bulabilme, rekabet dünyasında yerini koruyabilme ve büyüyebilme gibi olanaklar sağlar. Devlet açısından ise işçilerin rahat iş bulabilmelerini ve işverenlerinde iş gücü yaratmalarına olanak sağlayacağından, istihdamın sağlanması ve sosyal düzenin korunmasında büyük rol oynar. Anlaşılacağı gibi esnek çalışma saatlerinin önemli bir konumu vardır ve burada bu önem üzerine deyinilecektir.

ESNEK ÇALIŞMA SAATLERİNDEN KASIT NEDİR?

Esnek çalışma; işçinin işini daha rahat yapabilmesini işini severek ve isteyerek yapmasını işin kolaylaştırılmasını ve kişilerin kolay iş bulabilmelerini, işverenin piyasada rekabet edebilmesini üretimini hızlandırması gerektiğinde işçi sayısını işe bağlı olarak çabucak arttırabilmesini sağlayan, devletinde istihdam sorununu ortadan kaldırmaya yönelik bir çalışma biçimidir.

ESNEK ÇALIŞMA SAATLERİ NASIL UYGULANABİLİR?

Esnek çalışma saatlerini düzenlenmesi ve uygulanmasının üç değişik biçimde sağlayabiliriz. Günlük esnek çalışma saati olarak yani kişi günde 8 saat çalışmak kaydı ile istediği saatte işe başlıya birli ve 8 saat sonunda işi bitirir. İkinci olanak olarak haftada 40 saat çalışmak şartı ile birinci gün 6 saat, ikinci gün 10 saat, ... gibi devam ederek toplamda istenilen süre kadar çalışılması şeklinde uygulanabilir. Son olarak da aylık yani ay içinde istenilen toplam süreyi karşılamak koşulu ile istenilen gün veya hafta daha yoğun istenilen zamanda kısa çalışmalar yapılabilir.
Esnek çalışma saatlerinin yararlı yanları;
 İşçiler diledikleri saatlerde işe gidebilecekleri için normal iş saatlerindeki trafik sorunu azalabilir en azından kişi trafiğin yoğun olmadı saatleri seçebilir.
 İş gücü veriminin artmasına olanak sağlar bazı kişilerin hangi saatlerde daha verimli olduklarına bakılarak kişilerin çalışma saatlerinin ayarlanması ona göre yapılabilir.
 Fazla çalışmaların azaltılabilir bu sayede üretim maliyeti düşürülebilir.
 İşçiler kendilerine vakit ayırabilecekleri sosyal yaşantılarını sağlayabilecekleri vakitler kazanabiliriler.
 Sık sık izin almalar azalır ve işçilerin işi severek yapmaları işten memnun kalmaları ve bu sayede iş değişikliğine gitmemeleri sağlanabilir.
Esnek çalışma saatleri uygulamasının yararlarının yanında sakıncaları da olacaktır.
Bunları da maddeler halinde sıralarsak;
 İşletmeler daha uzun süreler açık kaldığı ve kullanıldıkları için giderlerde artış olabilir.
 Çalışma zamanlarının belirlenmesinde sıkıntılar çıkabilir hatta bu çalışmaları düzenlenmesi için bu işle uğraşacak kişilere ihtiyaç duyulabilir buda masrafları arttırır.
 İşletme içindeki aksamalar meydana gelebilir. İletişim sorunları yaşanabilir örneğin bir ürün farklı bölümlerden geçiyorsa bölümler arası anlaşmazlıklar ve vakit kayıpları olabilir.
Şimdide esnek çalışmaya devlet gözüyle bakacak olursak. Aşağıda anlatıldığı gibi esnek çalışma saatleri devlet tarafından istihdam kaynağı olmasının, iş yerlerinin güçlenmesini sağlamasının tam aksine bir seyir göstermiştir. İşverenler kayıt dışı işçi çalıştırma yoluna gitmişlerdir hatta işçilerde kayıt dışı çalışmak istemişlerdir bu sebeple esnek çalışma saatlerinin düzenlenmesi ve istihdamı sağlayacak, işletmelerin büyümesini sağlayacak nitelikte yenilenmesi gerekir.

{Şimdi yeni İş Kanunumuza gelince, yeni İş Kanunumuza esneklikle ilgili biz hükümleri aldık, niye aldık? Çünkü en başta istihdam yaratılması istendi, bu hükümler vesilesiyle istihdamda bir artış olması istendi. Ve bu hükümler sadece genel olarak istihdamı artırmıyor, örnek uygulamalara baktığımız zaman işgücü piyasasına girmekte zorlanan bazı kesimlerin daha kolay işgücü piyasasına girmesini sağlıyor. Hangi kesimlerdir bunlar? Bunlar örneğin kadınlardır, işgücü piyasasına dâhil olmakta zorluk çekebilirler, ilk defa iş arayanlardır, tecrübe istenildiği için ilk kez işe girmekte zorlanabilirler. Emekli olanlardır, yeniden iş aramaktadırlar veya özürlülerdir. Bu kesimlerinde sosyal entegrasyona hizmet edeceğini düşündük, esneklik konusunun düzenlenmesiyle. Esneklik aynı zamanda neyi sağlayacak? İşletmelerin iç ve dış rekabet koşullarına hızla uyum sağlayabilmesi. Örneğin; işveren aniden bir talep artışıyla karşı karşıya kalacak ve hemen elindeki işgücünü ona uyarlayacak, belli bir dönem için esnek işgücünden yararlanacak. Bunun sonucu aslında yine istihdamın artırılmasıdır; çünkü işletmelerin rekabet gücünü artırdığınız takdirde bu işletmenin daha büyümesi ve daha fazla işçi istihdam etmesi anlamındadır. Şimdi biz bütün bunları esneklikle amaçladık ve 2003 tarihli İş Kanunumuza koyduk. Koyarken sosyal ortakların yaklaşımları nasıl oldu? İşverenlerden destek geldi, işçi sendikaları tepki verdiler, esnekliğe karşı çıktılar ve bütün bunlarda bize bir hususun önemini gösterdi; artık İş Kanunlarına yüklenen yeni görevler, İş Kanunlarının düzenlenmesi gerektiği yeni konular çerçevesinde sosyal diyalogun ne kadar önemli olduğunu ve bu konuların artık sloganlar bazında değil, teknik bilgi bazında tartışılması gerektiğini bize gösterdi.
Şimdi esneklikle ilgili hükümleri koyduk ama uygulayabiliyor muyuz, uygulayamıyoruz. Bunun da cevabını bu hükümler esnek midir, katı mıdır diye sorarak bulabiliriz ve belli başlı hükümlere değineceğim. Bugün için bizim bu hükümlerden yararlanarak istihdam yaratmamız maalesef mümkün değildir. Çünkü esneklikle ilgili konulara dair topluluk direktiflerine açıp bir tarafa koyduğumuzda ve bizdeki düzenlemelerle birebir karşılaştırdığımızda bu düzenlemelerimizin esneklikle fazla ilgisi olmadığını ve çok katı düzenlediğimizi görmekteyiz. Katı biçimde düzenledik, niye katı biçimde düzenlendi? Çünkü aniden öylesine tepkiler ortaya konuldu ki esnekliğin ne olduğu tam olarak anlaşılamadı, esneklikten nelerin hedeflendiği tam olarak anlaşılamadı ve çalışanları koruyoruz derken biz istihdam yaratamaz bir ülke haline geldik. O nedenle bizim özellikle koruma kavramı üzerinde de durmamız gerekmektedir. Çalışanları koruyoruz derken aslında onların zararına olan birtakım düzenlemeler getirdiğimizi de kabul etmemiz de gerekiyor. Koruyoruz derken işgücünde mevcut kesime hak üstüne hak getirip de işgücü piyasasında istihdam yaratamadığınız takdirde ve işletmeleri büyütemediğiniz takdirde bunun sonucu olumsuz olarak hem işverenlere hem de işçilere yansıyacaktır.
O nedenle özetle şunu söyleyebiliriz ki: Esnek olması gereken kurallarımız katıdır ve bu konuda OECD’nin 2004 tarihli İstihdam Raporuna baktığımız zaman bizim katı olarak bu konuları düzenleyen ülkeler arasında, hatta başında yer aldığımızı görmekteyiz. Şimdi esneklik ile istihdam yaratılabilir mi? Buna bakarken OECD şu kriterlerden hareket ediyor: OECD’ye üye olan ülkede esnek çalışma modelleri ve esnek çalışma süreleri var mı, yok mu, varsa ne kadar esnek, bir, buna bakılıyor. İkinci olarak ise, bireysel işten çıkarmalara bakılıyor, bu konulardaki hükümler ne kadar katıdır ona bakılıyor, üçüncü olarak ise, toplu işten çıkarmalara ait hükümlere bakılıyor, bunlar ne kadar katıdır diye. Ve bu temel alınan hükümlerin hepsi ele alındığında biz OECD üye olan ülkeler arasında mevzuatı en katı olması açısından Portekiz’den sonra ikinci ülkeyiz. Bireysel işten çıkarmalarla esneklik konusu sadece ele alındığında ise OECD’ye üye ülkeler arasında en katı mevzuata sahibiz ki bunun sonucu bu mevzuat sonucunda siz istihdam yaratamazsınız anlamındadır. Demek ki biz koruyalım derken aşırıya kaçmışız, korumamışız aksine istihdam yaratamaz hale dönüştürmüşüz. Çünkü korumak demek istihdam yaratmak, işsizlere iş bulmak demektir. Burada da esnek çalışma modellerinin önemli ölçüde rolü vardır, istihdam yaratılacaktır ve esnek çalışma modellerinde çalışanlar daha sonra sürekli hizmet sözleşmelerini geçmede kendilerini daha kolay bir pozisyonda bulacaklardır.
Şimdi hükümlerimize baktığımız zaman ilk denkleştirme sürelerine bakıyoruz. Çok ana hatlarıyla söyleyeceğim, direktifte bu süre dört aydır, iş süreleri direktifinde, hatta onu değiştiren şu an için komisyonun bir önerisi vardır, ama henüz direktife dönüştürülmemiştir. Onda da dört aylık süre korunmakla beraber isteyen üye devlet tarafından denkleştirme sürelerinin 12 aya kadar uzatılması da öngörülmektedir. Biz de iki aylık süre kabul edilmiştir, toplu iş sözleşmeleriyle dört aya kadar çıkarılacağı öngörülmüştür. Fakat bunun bu sürelerde çalıştırılacak işçilerin rızasına da bağlanması öngörülmüştür. Rızaya bağlamayı getirdiğiniz zaman, o zaman prosedürler devreye girecektir ve işletmelerin de iç ve dış rekabet koşullarına anında uyum sağlayabilmeleri zorlanacaktır. Zira bütün bu denkleştirme süreleri ki bizim İş Kanunumuza göre günde 11 saati aşmamak üzere sürelerin yeniden organizasyonu söz konusudur. Yeter ki iki aylık sürede haftalık 45 saatlik ortalama tutulsun. Ama hem denkleştirme süresinde indirim yapılmıştır, hem de buna giderken işverenden tek tek her bir işçinin rızasının alınması getirilmiştir ki bu zorlaştıran hükümlerdir. }[1]
Esnek çalışma saatleri bir başka taraftan bakıldığından deneyimsiz ve daha önce iş tecrübesi olmamış kişilerinde iş bulabilmelerine olanak sağlamaktadır. Kadınların da rahat iş bulabilmelerini ve çocuklarına vakit ayırabilmelerini sağlamaktadır. İşverenlerin hızlı iş gücü bulmalarına ve piyasada rekabet edebilme güçlerini ellerinde tutmalarına olanak sağlamaktadır. Tabi bunların hepsinin olabilmesi için devlet tarafından yaptırımların akılcı olması gerekir. Yasalar ne işverenin önünü tıkamalı nede işçilerin yasadışı çalışmalarına imkân vermelidir. İşçileri kayıt dışına sürükleyecek bütün sebepler ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü bir işçini kayıt dışı çalışması devlet gelirlerinin azalması demektir. Bunun da sonuçları ekonominin iflas etmesidir. Bunların hiç birinin yaşanmaması için esnek çalışma konusu iyi irdelenmeli öğrenilmeli ve yasalardaki değişikliklerde bütün olası durumlar gözden geçirilerek çıkarılmalıdır. Deneme yanılma yöntemlerinin artık olmaması gerektiği hepimizin ortak düşüncesi olmalıdır.

KAYNAK

[1] http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=1587 Prof. Dr. NURHAN SÜRAL (ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi) AB yolunda esneklik ve istihdam uluslar arası seminerinde ki konuşması
http://www.danismend.com/konular/lojistikyon/LOJ-ESNEK%20CALISMA%20SAATLERI.HTM
HAZIRLAYAN ÇAĞRI AKYILDIZ

Hiç yorum yok: